Önsöz
Giriş
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Giriş2
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
 İçindekiler
 E-Posta
 Ana Sayfa 
 Seyir 
 
 
21 PRENSİPİ HAYATA GEÇRİME
 
 
 

Unification Prensipi’nin Sahip Olduğu Vizyon
Aile Birimi
Uyuşmazlık ve Çatışmaların çözümü
Kutsama
Bir Unificatonis’in iman yaşamı
Unificationizm Düşüncesi Ne Sunmaktadır?
Sonuç
 
 
 
 


Bugüne dek, yaşantısının bir parçası haline gelen sorunların ezici baskısı altında ezilen insanlığın,
Yalnızca lafta kalan soyut kavramlara değil, gerçek anlamda çözüm doğrularını duyduğu ihtiyaçta
da giderek artmaktadır. Yaşama yönelik bir teori ancak, insanlığın yararı için gerçekçi bir uygulama
zeminine sahip ise faydalı diye nitelendirilebilir. Bu açıdan, Unification Prensipleri. Bugüne dek
varolan bir dolu dini teori ve felsefeye bir alternatif oluştumak üzere değil, insanın, en yüce duygu ve ideallerinin gerçekleşebilmesinde. Tanrı ve insanlık olgularını daha iyi analiz etmesine imkan sağlayacak bir katalizör görevi ile kitlere seslenmektir. Prensip. Bu yaklaşımı ile, dinlerin, ırkların,
milletlerin tümünün de ortak amacı olan sevgi dolu ilişkilerin yaşandığı bir barış dünyası oluşturma çabalarının boşa gitmemesi için gereken zeminlerin neler olduklarını gerçekçi bir biçimde ortaya koymaktadır.
 

Unification Prensipi’nin Sahip Olduğu Vizyon

Prensip, tüm kültürlerden bilinçli, olgun insanların, gerçek sevgi idealini gerçekleşirmeye doğru büyüyecekleri bir gelecek rüyasını gerçeğe dönüştürme arzusundadır. Bunun başarıldığı bir sevgi dünyasında, değişik kültürlerin bünyelerindeki farklılıklar, zengin  bır çeşitlilik unsuru oluşturacak  ve bu renkli mozaik içerisinde , her birey yada grup, hem kendi eşsiz, farklı özelliğini barındıracak hem de tüm bu farklı unsurları bünyesinde uyum içinde barındıran ana  yaradılış tablosuna katkıda bulunacaktır.

Dinlerin birliği olgusunu, tüm insanlar arasında ortak bir inancın yerleşeceği gibi almak, insanları,
Kişilik özelliklerinden ötürü tamamen  aynı yörüngede düşünmeye zorlamanın akılcı bir yanı olamayacağı için sağlıklı bir düşünce değildir. İnançlarası birlikten söz edildiğinde, bunu daha çok, karşılıklı erdemler ve gerçek sevgi bazında buluşan değişik inanç grupları arasındaki uyumlu ilişklileri başlatılması diye anlamak gerekir. Böyle bir idealin gerçekleşmesi için, Yahudilerin daha iyi Yahudi, Hıristiyanlar daha iyi Hıristiyan , Müslümanlar daha iyi Müslüman, Budistler daha iyi Budist, Hindular daha iyi Hindu vs. olmayı, gerçek bir erkek ve kadın olma idealine daha çok yaklaşarak başarmak durumundadırlar. Sonuçta , tüm erkek ve kadınlar, üç kutsamayı gerçekleştirerek, sahip bulundukları değer potansiyellerini açığa çıkarıp, kullanmakla yükümlülerdir. İnsanlığın yaratılmasının ardındaki temel motif te zaten budur. Bu asal sonuca ulaşılması ise, ancak  insanlar, sorumluluklarını tam olarak yerine getirmeye başladıktan sonra mümkün olabilecektir.

Unification Prensipleri, yerleşik dinlerin sahip bulundukları en üstün değerleri doğrular ve bu dinlerin hepsinin de Tanrı’nın, insanlığı asıl pozisyonuna onarım çalışmasına yönelik planını birer parçası olduklarına açıklık getirir. Öyle ki, Prensipi özümseyen bir Hırıstiyan örneğin, Yahudi ve Müslümanların onarım planı içerisindeki rollerini daha iyi takdir edecek bir anlayışa sahip olabilirler.

Prensip, inananlara kendi inanç temellerini göz ardı etmeden, iman perspektiflerini genişletme imkanını sasğlamaktır. Gelişen dünyamızda gitgide kısalan fiziksel mesafeler düşünüldüğünde, bu konunun hayatiyeti daha da iyi anlaşılacaktır. Artık belli bir kültür lüksünün izolosyonu içinde yaşamak gitgide gerçeklçiliğini yitirmektedir. Bu açıdan, Prensip, çağımızın farklı eneleket ve ruhsal güçlerini belli bir entegrasyon içerisinde bütünleştirebilme için gereken çerçeveyi de sağlamaktadır.

İnsan, ne doğumuna ne de hangi toplum bünyesinde dünyaya geleceğine karar verebilir. Ancak nasıl bir insan olacağı konıusunda, kişinin kendisinin büyük bir belirleyicilik  hakkı vardır. Tanrı, her insanı, o insanın kişisel gelişim ve değişimine yetrli olacak fizik ve ruhsal özelliklerle donatmıştır. Tüm gerçek dinler, insanların ruhsal gelişimlerini, kalp güdülerini ve sevgilerini geliştirip, ahlak ve değer yargılarını yükseltmeye yardımcı olacak rehber bilgileri esas alırlar.

Bununla  beraber, var olan ianaç birimlerinin pratiklerine bağlı olarak oluşan anlayış standartları tek başlarına, kalıcı barış sağlanmasında yeterli olsalar idi, kişisel bir değişim gerğinden söz etme gereğimiz de kalmazdı. Bugün tanık olunan gerçek o ki, hangi inanç kökeninden (ya da inançsız) gelirse gelsin istsinasız tüm insanların, aynı problemlerle boğuşmakta olduklarıdır. O nedenle hiç kimsenin, benim gelişimim tamamlanmıştır iddiası ile ortaya çıkabileceğini zannetmiyoruz. Kişi, imanına inancına, dini yaşamının gerklerine nedenli sadık olursa olsun, daha fazla gelişimi  için, bir açık kapı mutlaka vardır. “İyi“ ve “kötü“ insanlar arasında bir sınır çizgisi çizmek söz konusu olsaydı, bu hiç kuşku yok ki, dindarlar ile dindar olmayanlar arasında olmaktan çok, kendisini Tanrı ideallerine göre geliştirmek için samimi çaba gösternler ile göstermeyenler arasında olurdu. Birinci gruptakiler, kendini ön planda tutmayıp devamlı başkalarına  nasıl yardımcı olacaklarını düşünerek, başkalarından da bir şeyler öğrenmeye açık olanları, ikinci gruptakiler, kendilerinde bulunana sıkı sıkıya sarılıp, yalnızca endi bildiklerinin yeterli olduğu inancı ile fikirlerini zor kullanarak başkalarına da empoze etmeye çalışanları içermektedir. Dünyada barış ve uzlaşma adına başarı kazananların, alçak gönüllü ilk grubrun, kendi bencil arzuları uğruna savaşa ve çatışmalara yol açanlar da kibirli ve hırslı ikinci grubun bünyesinde yer aldıklarını hiç bir zaman gözden kaçırmayalım.

Prensipe merkezli bir dünya, başkalarının ihtiyaçlarını, kendi ihtiyaçlarından önce düşünen insanların dünyası olacaktır. Bu erdemli davranış özelliği, önce aile birirminde kök salıp, toplumdaki sosyal kurum ve yönetimler bünyesindeki kurallar ve uygulamalar ile birlikte, zaman içerisinde tüm toplum geneline yayılabilecektir.
 

Aile Birimi

Prensip, insan varlığının ana probleminin, sevginin kötüye kullanılması olduğuna işaret eder. Gerçek sevgi ilişkileri kurulmadan , gerek erkek gereksede kadınlar, verimli, barış içinedi bir dünya tesis etmede yeterince başarılı olamazlar. O nedenle, insani problemlere bir son verebilmenin kalıcı tek yolu, sevgi ilişkilerinin onarımından geçer. Bu onarımın ilk başlayacağı yer ise aile birimidir. Gerçek bir aile birimi, bireylerini, erdemli yaşamaya yöneltecek iyi karakter özelliklerini kazandıran, saf, prensip merkezli sevgiyi öğreten bir okuldur. Bu da ancak doğru merkezli bir aile bünyesinde başarılabilir. Gerçek bir aile birimindeki sevgi ilişkileri (çocuk, arkadaşlık, eş ve ebeveyn sevgileri) toplumdaki tüm gerçek sevgi ilişkileri için de örnek alımnması gereken bir vbirim modelidir. Örneğin, ebeveyn-çocuk ilişkisi, sonraları toplumun yönetici ve yönetilen birimleri arasında, doğruluk- bağımlılık ilişkisi çerçevesinde kendini yansıtır. Yine öğretmenlerin ebeveynsel, koruyucu yaklaşımları, öğrencilerinin bağlılığında karşılığını bulur. Daha geniş çerçevelerde düşünüldüğünde, toplumdaki organızasyon ve kurumlar da tıpkı, bireylerin birbirleri ile aralarında oluşturmaları gereken kardeşçe ilişkilerle birbirlerine yardımcı olunacak bir arayış içerisinde yer almak durumundadırlar.

Prensip, dini ve ailevi ideallerin, insanın aktif rol aldığı genel eğitim ve kültür alanlarından tutun da, iş ve politika alanlarına dek tüm alanlarda uygulanabilecekleri bir zeminin oluşmasının önemi üzerinde durmaktadır. Bu açıdan eğitim, kültür, iş ve politika ahlaklarının tümünün, evrensel , Tanrı merkezli prensiplerce yönlendirilmeleri gereğini savunmaktadır. Ve yaşamın bu temel birimlerinin kişisel kapris ve önyargıları alet edildiklerinde toplumda iyi değerleri yayma yerine kötülüğün çoğalmasına yardımcı araçlar haline  dönüşecekleri tehlikesine işaret etmektedir. Prensibe göre global problemlerin çözümü öncelikle bireylerin değişiminden başlamak durumundadır ve iyi insan birimleri oluşturulmadan iyi organizasyonların, kurumları ve de yönetimlerin oluşmasını beklemek hayalciliktir. Bu perspektifi baz alan Unificationizm, o nedenle, Marksizm’in ekonomik determinizmini ve de liberal demokrasi (ya da diğer politik sistemleri) anlayışı içerisinde tüm insani problemlerin çözülebileceğine inan politik determinist anlayışı red eder. Aile, Prensipe göre, hem insan karakterinin, hem de insani kurumsallaşmaları yönünü birincil derecede belirleyen en önemli kurumdur. Bu gün, insan ve tabiat kaynakları giderek artan oranlarda, yıkıcı amaçlar uğruna kullanılmaktadır. Dünyanın askeri harcamalarına ayrılan para trilyonlarca doları bulurken, milyarlarca daha fazlası da toplum güvenliğini sağlama adına harcanmaktadır. Tüm bu yatırım ve çabalar, bireyler ve uluslararasındaki insani ilişkilerin gerçek sevgi zeminlerinin tıkanık olmasından ötürü gerekli hale gelmiştir. Bu temel sevgi açmazı onarılmadıkça, yanlış merkezli ilişkilerden doğan suç ve savaşların önüne geçilebilmeside mümkün değildir.

Bu açıdan, Prensip’e göre, iyi bir aile birimi, yalnızca gerçek sevginin öğrenilebileceği bir okul değil, bireyin ifade haklarının da saklı tutulduğu ve tüm insani değerlerin tüm zengin çeşitlilikleri içinde, uyumlu bir bütün olarak yer aldığı bir örnek modeldir de. Aynı aile birimi bünyesindeki çocuklar arasındaki kişilik farklılıkları, o aile birimini daha zenginleştiren çeşitlilik unsurlarıdır. Çocuklar
büyüdük sıra, aralarındaki kişilik perspektiflerinden ötürü, zaman zaman bir takım görüş ayrılıkları söz konusu olsa bile, ebeveynlerinin arabulucu sevgisi ile gerekli uzlaşma  zeminleri kolaylıkla sağlanır. Çocuklar, kişilik ve ruhta büyüdükçe ve de farklı yönlerine, ortak yönleri gibi takdir edip, sevmeyi geliştirdikçe, birbirleri ile, daha az çalışmaya başlamalarıda kaçınılmazdır. Toplumlar da, benzer şekilde, gelişip, olgunlaştıkça, diğer toplumlar ile aralarındaki karşılıklı kabullenirlik ve takdir duyguları artacaktır.  Dolayısı ile, iyi ve doğru merkezde değerlendirildiklerinde, insanlar arası farklılıklar, saklı kapasiteleri açığa çıkması ile büyük ve sınırsız bir sevinç kaynağı oluşturma zeminine geçit vereceklerdir. Tanrı’nın Mutlak Sevgi  Egemenlik Sahası, bireylerin, kendi gerçek bireysel özelliğini, diğer birimlerle de uyumu sürdürerek, ifade edebilecekleri bir sahadır. Ve de bu, asla, kimilerinin zanettiği gibi, yavan bir aynılık sahası değildir.
 

Uyuşmazlık ve Çatışmaların Çözümü

Unification  düşüncesi, yaşama konularına ve insani yönetimlere yönelik politik ve ekonomik reformların değerini kabul etmekle birlikte, söz konusu problemlerin çözüm arayışları sürdürülürken sorunun kaynağına inilip, ana sorunlar onarılmadıkları müddetçe sonuçsuz kalınacağı gerçeğine de dikkati çeker. O nedenle,  Prensip’i merkez alan bir dolu proje ve aktiviteyi sürdürmekte bulunan Unification Hareketinin ilk planda ölçü aldığı görev sorumluluğu, şiddet, cinayet, taciz ve her türlü ahlaki çözülme ve baskı eylemlerinin gerisindeki kaynak motifleri onarıp, ayıklamaktır. Bireyler ancak, başkalarının değer ve dokunulmazlıklarına, belli bir inancın, ırkın ya da kültürün çerçevesi dışında da saygı göstermeyi başardıklarında, çalışmalar, hırslar ve sömürüler ortadan kalkabilir. Bugüne dek süre gelen hoşgörüsüzlük eğiliminin çözümü ise, doğru eğitimden geçer. Birimler arasındaki karşılıklı saygı bazı bir kez geliştirildiğinde, sevgi olgusu da oluşabileceği uygun zeminlere kavuşur.

9. konuda da tanımladığı üzere, Prensip, tarih boyunca yer alan ve halen de devam eden çatışmaların kökeni ile ilgili derin anlayışları bize sunmakta ve çözüm doğruları konusunda gereken açıklamaları yapmaktadır. Dünyada yer alan tüm çalışma ve uyumsuzlukların kaynağında, düşmüş tabiatlardan ötürü, kendi çıkarlarını her şeyin ötesinde gören birey ve grupların benlik çatışmaları yatar. Prensip’e
göre her çatışmanın gerisinde, Tanrı’nın  görüş açısına daha yakın bir Habil birim ile, bunun karşıtı bir Kabil birim mücadelesi vardır. Belli bir ilişki zemini oluştuğunda, Habil  birim, Kabil birime sevgisini karşılık beklemeksizin sunmalı., böylelikle, Kabil birimin sahip bulunabileceği tüm içerlemelerin üstesinden gelerek kendisi ile bütünleşmesine imkan sağlamalıdır. Gerçek sevgi, uygulamada başkalarına hizmeti gerektirir. O nedenle, pozisyon itibarı ile daha ayrıcalıklı bir yerde bulunmasından ötürü, Habil birim, Kabil birime üstten bakma eğiliminin üstesinden gelip, Kabil birime hizmet etme alçak gönüllülüğünü göstermek durumundadır. Kabil birim de, Habil birimin sahip olduğu ayrıcalıklı pozisyondan ötürü belli bir rahatsızlık bile duysa bu duygu açmazını aşıp, Habil birime itaat edip, izlemelidir. Bu açıdan kim Habil, kim Kabil birim tanımlamalarına girmeden, her iki tarafta, birbirine hizmet etme anlayışını benimsemeli, ancak daha avantajlı konumundan ötürü Habil taraf, sevgi ilişkisini başlatacak ilk birim olma sorumluluğunu üstlenmelidir.

Tüm sorun ve çalışmaların çözümünde, her iki tarafta da, verici bir yaklaşımla, diğer tarafa sevgi ve hizmetini sunmaktan kaçınmalıdır. Ancak pratikte bunu gerçekleştirmek hiç de kolay olmadığından, insanlık tarihi, birimler arasında uyum ve barıştan çok, çalışma ve savaşlara sahne olmuştur. Bireyler arası ilişkilerde, daima, kişileri çatışma ve karşılıklı acı çekmelere yönelten kişilik çatışmaları yaşanmaktadır. Birey kimi kez, muhatabı olan diğer kişiyi sevmenin imkansızlığını bile düşünebilir. Bu gibi durumlarda taraftardan yalnızca biri bile, tüm bu olumsuz düşüncelere rağmen, diğerine bilinçli bir biçimde sevgi ve hizmetini sunarsa, aralarındaki sorunu çözüme ulaşmasında sağlam zeminler oluşabilir. Kişiler arası bu dinamiğin gerçekliği, insanın muhatap olduğu tüm ilişki çerçeveleri içinde geçerlidir. Uluslar arası ilişkilerde bile, “sen öyle yaparsan, ben de böyle yaparım“ (siz azınlıklarınıza baskıdan vazgeçerseniz biz de vazgeçeriz, siz bizim politikamıza karışmazsanız bizde karışmayız, siz bu yaptırımları uygularsanız biz de uygularız vs.) gibisinden çocukça karşılaştırmalar maalesef aşılamamaktadır. Prensip’e göre, uluslar arası (ve diğer) çatışmalar, ancak, tarafların birbirlerinin ihtiyaçlarını gözetip, bu ihtiyaçlara verilebilecek karşılıkları göz önüne alarak atacakları samimi adımlarla sona erdirilebilir. (kuşkusuz, bu Habil birimin, her ne olursa olsun Kabil birimin düşmanca atacaklarına kayıtsız kalma sorumsuzluğu göstermesi anlamında alınmamalıdır.)

Onarım, bir sebep-sonuç bağlamında düşünüldüğünde, sonuç problemlere getirilecek çözümler kanalı ile, sebep problemin çözümünün de mümkün olacağı bir dönüşümlü süreç izlenir. O nedenle, kardeşler arası çatışmanın kaynağı ebeveynler arasındaki prensip dışı sevgi gibi derin bir problemin sonucu olduğu için, Kabil-Habil birimler arasındaki çatışmanın çözümü de, sevginin yanlış merkezliliğine dayanan kaynak problemin çözümünün öncesinde yer alır. Gerçek aile birimlerinin tesisi ile sevgi bir kez arındırıldığında, çatışma sebepleri de ortadan kalkacaktır. Tüm bu nedenlerden ötürü, var olan dünya problemlerine Unification düşüncesinin ön gördüğü çözüm, öncelikle bireylerin doğru aile birimleri kurmaya hazırlanmaları, daha sonrada, bu doğru aile değerlerinin yaşamın tüm alanlarında uygulanacak şekilde yaygınlaştırılmalıdır.
 

Kutsama

Gerçek sevgiyi merkez alan aile birimlerinin yaygınlaşmasına yönelik Unification  programı, Tanrı’yı merkez alan güçlü bir temeli tesis etme başarısını gösteren Gerçek Ebeveynler’in verdiği kutsamayı  merkez alır. Bu tip aile birimleri, saf bir karakter ve sevgi olgusunu beslemekle yükümlü olduğundan, gelişi güzel cinsellik ve çarpık ilişkilerden geçebilecek AIDS gibi ciddi rahatsızlıklara karşı da bir koruyuculuk sağlar. Kutsama, çiftleri Gerçek Ebeveyn tarafından tesis edilen lekesiz sevgi sahasına bağlamakla, bu aileleri yıkıcı etkilere karşı korur. Kutsama almış aileler kanalı ile bireyler, dünyada yer alan her seviyedeki problemin çözümünün anahtarı olan ebeveyn sevgisi idealini algılayabilecekleri bir gelişmeye doğru büyüyebilirler.

Adem ve Havva’nın asal günahları, onların aile ve soy ağaçlarında Şeytanın haklar iddia etmesine imkan sağladı. Adem ve Havva’yı temsil eden Gerçek Ebeveynler, işte miras alınan tüm bu asal kötülük unsurlarının kötü etkilerini geçersiz kılacak şartları tamamlamak durumunda idiler. Bunu başardıktan sonra ancak, asal günahın etkilerinden tamamen bağımsız bulunacakları bir zemin üzerinde, asal günahtan  bağımsızlıklarını, kutsama ile birlikte, diğer çiftlere de aktarabilme hakkına
sahip oldular. Ancak., Kutsama ile birlikte çiftler, asal günah yükünden muaf duruma geçmekle beraber, bünyelerinde  yer alan düşmüş tabiatlardan kurtulma sorumluluğu yine her bireyin kendisine aittir. Unification  Hareketi’nin ilk yıllarında, kutsama, yalnızca Unification Prensip’lerini inanç yaşantılarının temelli  kabul eden insanlara verilirken, şimdilerde, Gerçek Ebeveyn pozisyon ve çalışmalarını Tanrı iradesi olduğunu algılayabilen ve de evlilik bağını sonsuza dek sürdürme yeminini samimi olarak edebilen herkese verilmektedir. Unificationist diye adlandırılmasalar bile, bugün gitgide artan sayıda insan, kutsama almaktadır. Hangi inanç grubundan olursa olsun Kutsama alan evli çiftler, evlilik yaşantılarını tamamen yeni bir zemin üzerinde yenileme şansına ulaşmakta, ve bu çiftlerin çocuklarıda arınmış bir soy ağacına bağlı bulunmanın avantajlarına sahip olmaktadırlar. Kutsama alan tüm çiftler, Gerçek Ebeveynler tarafından 3 Mayıs 1994’te kurulan Dünya Barışı ve Birliği Aile Federasyonu’na da üye olmaya hak kazanmaktadırlar. Bu aile birimleri ile birlikte daha iyi bir dünya yaratılması için samimi çaba gösterecek arınmış, bilinçli insanlar ağı da global düzeyde oluşmaktadır.

Aile birimi, ırk ve milliyetçilik sınırlarını gelenekselleştiren tutucu anlayışın yok edilip, hoşgörü bilincinin gelişebileceği yegane birimdir. Ebeveynleri değişik ırklardan olan çocuklar, önyargılardan uzak büyüyeceklerinden , hem anne hem de babalarının ırkları arasında bir farklılık gözetmeksizin, her iki tarafı da eşit derecede sevip, takdir edecek bir anlayışa, daha doğal bir biçimde sahip olacakları için, Unificationist çiftler, yıkıcı tüm önyargılardan uzak bir barış dünyasının öncülüğünü, genelde milletlerarası, ırklar arası evlilik birimleri oluşturarak üstlenmektedirler.
 

Bir Unificationist’in iman Yaşamı

Tüm Unificationistler her şeyden önce başkalarına yardımcı olacak bir şekilde yaşamlarını sürdürmenin önemine inanmış kişilerdir. O nedenle, yetenekleri dahil sahip bulundukları ne varsa hepsini öncelikle Tanrı iradesi doğrultusunda kullanmaya çaba gösterirler ve ellerinden gelebileceğin en iyisini büyük bir alçak gönüllülük içerisinde yerine getirmeye çalışırlar. Bunda başarılı olmak için ise, Tanrı’nın sözlerini etüt edip, derin bilgisi olanlara kulak vermenin ve her adımda Tanrı’nın yönlendirmesine muhatap olmak için samimi (pazarlıksız) dua etmenin gereğine inanırlar. Bir Unificationist, Tanrı tarafından belirlenmiş yaşam amacını yerine getirerek bundan sevinç duyabilmek için, Tanrı’dan aldığını daima başkaları ile paylaşmaya hazır bir ruh hali ile, Tanrı’nın tüm insanlığı kucaklayan asal ebeveynlik kalp anlayışını benliğinde geliştirmek için çaba sarf eder. Bu şekilde de, kişiliğinde kök salan ve ırk, din. Millet ayırımlarına dek uzanan düşmüş tabiatlardan çıkış bulun ön yargıların üstesinden gelebilmeyi başarır.

Büyük öneminden ötürü, bir Unificationist’in yaşantısının merkezini, Kutsama oluşturu. Kutsama almasının öncesinde Unificationist  Kutsama almaya hak kazanacak bir hazırlık devresi geçirir. Kutsama aldıktan sonra ise hedefini, Kutsamanın gereklerini yerine getirmek olarak belirler.

Kutsama öncesi dönemde, Unificationistler, diğer cinsten arkadaşlarını, kardeşlik ilişkisi çerçevesinde görüp, potansiyel partnerleri olarak değerlendirmemek için gereken tüm çabaları gösterip ,kendilerini düşmüş tabiatlarının negatif etkilerinden arındırmakla yükümlüdürler. Bu süreç boyunca bedenin ve kendine merkezli yaşamın caydırıcılıklarına karşı koyarak, Tanrı’nın iradesinin gerektirdiği  gibi sıkı beden birliğini sağlayacakları bir disiplini geliştirmeye merkezlenirler. Her birey dua, Tanrı’nın sözlerini etüt etme, oruç ve gelirinin bir kısmını bütünün yararına sunma gibi yollarla iman temelini, çatışmalara son verecek şekilde başkalarına hizmet ve sevgi gösterme yolu ile de birlik temelini oluşturmak durumundadır. Birlik temelini oluşturmak demek, Habil bir figür ya da merkez bir figür ile bütünleşmeye sıcak bakmayan düşmüş tabiatın üstesinden gelmek ve yine, Kabil pozisyonundaki bir kişinin kalbini ona karşılık beklemeksizin sevgi sunarak kazanmak ve bu şekilde ruhsal çocuklar yetiştirerek gerçek ebeveynsel bir kalp standardını geliştirebilmek demektir.,

Kutsama sonrasında, çiftler evlilik kurumlarının kutsallığını korumak için, gerçek sevgiye merkezli aile birimlerinin oluşturulmasına temel olmak üzere, karı-koca birliğini sağlamada her türlü samimi çabayı gösterirler. Bu aşamada oluşturmak istedikleri standart, verici sevginin simgesi olan Gerçek Ebeveynler örneğidir. Gerçek Ebeveynler, yaşantılarının her döneminde, hem, dünyanın ihtiyaçlarını  kendi aile birimlerinin ihtiyaçları  öncesinde düşünüp, karşılık beklemeksizin sevgilerini insanlara sundular hem de, kendi aile birimleri bünyesinde de en yüksek aile sevgisi standardını oluşturarak, çocukları ve torunları ile birlikte, derin ve hissedilir bir sevgi anlayışını paylaştılar.
 

Unificationizm Düşüncesi Ne Sunmaktadır?

İnsani farklılıkların ön plana çıkarılması sonucu, parçalara ayrılan ve yalnızca batı kültürünün zayıf, yüzeysel birleştiriciliği altında kör topal yaşamını sürdürmeye çalışan insanlığın, ayırımcı faktörlerin gerisindeki uyum ve entegrasyon noktalarının açığa çıkarıldığı birleşik bir dünya olgusuna ihtiyacı gitgide artmaktadır. Bilime yönelik tüm bulgular, insan dışı varlıklar arasında büyük bir uyum ve evrensel düzen olduğunu ortaya koyar. Mineral, bitki, ve hayvanları böylesi belli bir birleştirici yasalar düzeni çerçevesinde yaratmış olan Tanrı’nın yaradılışın en üstün birimleri olan insanları da, belli bir global birlik içerisinde var olabilmeleri üzerine yarattığı su götürmez bir gerçektir. Unification  Prensipleri, Tanrı ve yaradılışına yönelik bu anlayışı, çeşitli dini ve felsefi bilgileri temel alarak, insanlığın uyumlu bir dünya ailesi olarak onarılmasına yardımcı olacak düşünce sentezi ile sağlanmaktadır.

Bu ideoloji temel üzerinde, Unification Hareketi, uluslar arası, ırklar arası anlayış ve uzlaşmanın yaygınlaştırılmasına katkıda bulunacak bir dolu proje ve activiteyi hayata geçirerek uygun zeminler içerisinde, her durumda, insanlığa  somut yardım ve katkılar ile hizmet sunmayı amaçlamaktadır.  Onlarca organizasyonu bünyesinde, halen,dinler arası diyalog çalışmaları, teolojik görüş alış verişleri çeşitli konulara farklı perspektiflerden bakan bilimler arası akademik toplantılar, bilim adamlarına, politik liderlere yönelik uluslar arası konferanslar, sorumlu medya anlayışının oluşmasına katkıda bulunmayı amaçlayan medya seminerleri, ahlaki değerler ağırlık verilen eğitim çalışmaları, uluslar arası kültür değişim programları, az gelişmiş ülkelerde sürdürülen yardım projeleri gibi bir dolu sosyal hizmet sürdürülmektedir. Hareket, tüm dinlerdeki ortak müşterekleri ortaya koyup, birleştirici bir zihniyet oluşumuna katkıda bulunup, böylece akıl dünyasını birleştirmeyi amaçlayan Dünya Barışı İçin Dinler Arası Federasyon (Interreligious Federation for World Peace), politik ve ekonomik bütünlükleri bir araya getirerek beden dünyasını birleştirmeyi amaçlayan, Dünya Barışı Federasyonu, kadındaki sevecenlik, hoşgörü özelliklerinden faydalanarak barışa katkıda bulunmayı amaçlayan Dünya Barışı İçin Kadınlar Federasyonu (Women Federation for World Peace), dünya gençliğini doğru idealist değerlere yönlendirecek Dünya Barışı İçin Gençlik Federasyonu (Youth Federation for World Peace) ve Dünya Barışı İçin Aile Federasyonu (Family Federation for World Peace) gibi kuruluşlarla, işte hep bu aynı amaç doğrultusunda, tek bir aile bütünlüğü içerisinde çalışmalarını devam ettirmektedir. Bu kurumların, insani rahatsızlıkların tümüne tek başlarına çözüm getireceklerini iddia etmiyoruz, ancak, her bir kuruluşun, hitap ettiği kesimin var olan problemlerinin doğru tahlillerinin ve onları çözebilme yolundaki gerçekçi yaklaşımlarının herkesler için örnek alınması gereken bir doğru standart oluşturduğunu vurgulamak istiyoruz.

Unification düşüncesi insani sorunların çözümü ve barışçılı sevgi dolu bir  dünya olgusunun gerçeğe dönüştürülmesinde , her şeyden önce, bireyin sorumluluğunun önemi üzerinde durur. O nedenle de
İdeal bir dünya olgusunun yaratılmasında insan sorunlarının çözümünde, yalnızca Tanrı’nın ya da (ben değil de kim olursa olsun) başkalarının müdahalesini beklemenin büyük bir hata olduğunu sık sık vurgular. Her erkek ve kadın, insan olmanın getirdiği ayrıcalıkları hak etmek için kendi payına düşen sorumluluğu yerine getirmek  durumundadır. Böyle bir sorumluluk anlayışı ile yola çıkanları kuşkusuz Tanrı’da yalnız bırakmayacaktır.

Unification Hareketi, başlangıçtan bu yana söz konusu olan ideal dünya olgusunun gerçekleştirilmesinde Gerçek Ebeveynler ve gerçek sevgi ailelerinin  merkeziyetlerinin esas alan prensipi uygular. Ebeveynlerin olgun sevgileri, en zor koşullarda bile birbirinden farklı düşünen birimler arasında bir arada çalışabilecek uygun ortamı sağlamaya yeter. Bu açıdan, Hareket bünyesindekiler için insan gelişiminin amacını, insanlık üyesindeki tüm farklı unsurları aynı sevecenlikle kucaklayıp, sarıp, sarmalayacak bir ebeveynsel  kalp anlayışını geliştirmek oluşturur.

Başkalarına karşı size sıkıntı veriyor bile olsalar- yalnızca hoş görü ile yaklaşmak, o nedenle tek başına yeterli değildir, gerçek bir takdir kabullenme ve sevgi olgusun da gerçeğe dönüştürülmesi gerekir. Gerçek ebeveynler, en saf ve gerçek şekli ile, işte böylesi  bir gerçek ebeveynsel sevgi anlayışını ilk olarak tesis eden kişilerdir. O nedenle, hem kendileri, hem de düşmüş dünyamız insanlarına sunmakta oldukları Kutsama, Tanrı’nın insanlığa ulaştırdığı en büyük hediye olarak kabul edilmelidir.

Unification Hareketi, savunduğu idealleri ne şekilde gerçeğe dönüştürmektedir? Hareketin kendisi global tüm çerçevelerde gerçekleştirebileceklerin adeta bir minyatürü, ancak hızlı büyüyen bir mikro birimidir. Kurucusu Sun Myung Moon’un, 1954 yılında çamurdan bir kulübe bünyesinde başlattığı Hareket, bugün 160’dan fazla ülkede, inanılması güç çerçeve ve çeşitlilikte hizmet veren aktiviteleri ile varlığını sürdürmektedir. Bu çeşitlilik, aktiviteler bünyesinde rol alan farklı din, ırk ve milletlerdeki insan çeşitliliği ile de büyük paralellik içindedir. Unification Hareketi’nin aktivitelerinde sürekli, ya da zaman zaman görev alan kişilerin tümü, Unification Prensiplerini bir inanç sistemi olarak benimseme bile, yine de, söz konusu ideallerin, Hareket bünyesindeki, somut proje ve çalışmalarla gerçeğe dönüştürülebildiğini gören ve ileri adımlar atıldığına tanık olan bu kesim, her türlü desteğini vermekten kaçınmamaktadır.

Unification Hareketi bünyesinde, dünyanın dört bir yanından, her ırk, din ve milliyetten insan bulunmaktadır. Diğer tüm insanlar gibi, Unificationistler de, dünyada yer alan kişisel ve sosyal problemleri muhatabı olmakla beraber, prensibi baz alan bazı özellikler bir arada Unificationist düşüncesinin içsel dinamiğini oluşturduğundan, bu sorunları üstesinden nasıl  gelinebileceğini bilmek onlar için daha kolay olmaktadır. Tüm bu Unificationistler, öncelikle, bütünün çıkarını kendi çıkarlarının önünde gözeterek, başkalarına hizmet etmeyi, sonrasında da, kendi yaşantılarını geliştirip, yüksek moral standardına sahip iyi aileler kurmayı prensip edinmişlerdir. Bunun yanısıra, Unıfıcatıionistler, sigara, içki, uyuşturucu da kullanmakta ve evlilik bağı öncesi cinsellikten, larj diye nitelendirilecek cinsel davranışlardan da uzak durmaktadırlar. Daha önceki yaşantılarında, maddiyata, şiddete ve şefahata bulaşmamış pek çok insan, prensip ile tanıştıktan sonra bu davranış özelliklerini onarma başarısı gösterdiklerini ifade etmektedirler.
 

Sonuç

Gerçek bir sevgi dünyasının tesisi, yalnızca hoş bir fantezi gibi düşünülse de, bunu aksini düşünmek gerçekten  de çok ürkütücüdür. İnsanlığın önünde seçebileceği iki yol vardır. Bunlardan birincisi, insanların, kendi ben-merkezci arayışları içinde, başkaları pahasına, kişisel çıkarlar sağlamaya devam edip, çıkarları çatıştığında, bugünkünden çok daha gelişmiş silahlarla savaşmaya ve daha fazla bölünüp, parçalanmaya  devam etmeleri, ki bu, içinde yaşanılan dünyanın insani değerlerin daha fazla tahrip edildiği gerçek bir cehenneme dönüşmesi demektir. İkincisi ise, insanlığın başkalarını anlamayı öğrenerek bir arada uyum içinde yaşanılacak gerçek sevgi yolunu seçerek barış dolu bir yeryüzü  cennetine, olana verimliliği ile geçit vermesidir.

İnsanın gelişim hızı arttıkça, iyilik ve kötülük potansiyellerinin açığa çıkışı da hızlanır. Günümüzde, insanların birbirlerine ve içinde yaşadıkları doğal çevreye verdikleri zarar, tehlike sınırlarına çoktan ulaşmış bulunmaktadır. Kaydedilecek fazla zamanımız yoktur. İnsanlık, seçimini acilen yapmak durumundadır. Unification Prensipleri ve Unification Hareketi, ikinci seçeneğin gerekliliğini ayrıntıları ile ortaya koymaktadır. Hiç kuşku yok ki, bu açıklamalar bilinçli ve sorumluluk sahibi her erkek ve kadının dikkate almaktan kaçınmayacağı açıklamalardır.

Bu noktada, siz okulları, dünyanın bütünleşmesi ve barışın tesisi çalışmalarında fiilen rol almaya davet ediyoruz. Bu sayfalardan öğrendiklerinizi yaşamlarınıza geçirebilir ve böylelikle global anlayış ve uyumun yaygınlaşıp, yerleşmesine kendi çapınızda da olsa katkıda bulunabilirsiniz. Daha da önemlisi, kutsamanın değerini anlayarak kendinizi ve soy ağacınızı Gerçek Ebeveynlerin arı sevgisine aşılayıp, sorumluluğunuzu yerine getirebilir ve mutlu bir biçimde varlık amacınıza ulaşabilirsiniz. O nedenle, gelin, üzerinde bugüne dek belki de, çok daha derinlikli düşünmediğimiz ya da seyirci kaldığımız tarihe, yaratıcımızın iradesi doğrultusunda, bundan böyle bilinçlilik ve sağ duyu ile hep birlikte sahip çıkalım.




I Başa dön I Ana Sayfa I E-Posta I
 
 
Copyright © 1998 DÜNYA BARIŞI İÇİN AİLE FEDERASYONU VE BİRLİK. All rights reserved.